Sütaş'a gidişimizde samimi bir
şekilde karşılandık, bunun nedenleri daha önce desteğe gitmiş olmamızdan, bizi
tanıdıklarından ve samimiyetimizden kaynaklanıyordu.
2-3 gün önce 200 kişilik burjuva
devletin kolluk gücü, 10 kişi kadar olan direnişçilerin üstüne yürümüştü, önce
bu konu üzerinden sohbet etmeye başladık. Olayın özünde şu yatıyor: Bulundukları
yere astıkları pankartlar “karayoluna zarar vermekteymiş”. O yüzden gelmiş 200
kadar kolluk gücü. Sermaye, pankartların gözükmemesi için, devletin kolluk
güçlerini kullanmadan önce genellikle tır, kamyon vb. araçlar koyup önlerini
kapatıyordu.
Bunların yanı sıra, Sütaş
fabrikasının hemen yanında bulanan çay ocağı vb. yerlerde, ne yazık ki, direnişçilere
olumsuz gözle bakılıyor, sermayenin safını tutan bu yerlerin sahipleri,
direnişçi işçilerden bir bardak suyu dahi esirgiyorlar, çay satmıyorlar, lavabo
kullanımına izin vermiyorlar. İşçiler ihtiyaçlarını 30-40 metre kadar bir
uzaklıktaki yaşlı bir amcanın sağlamış olduğu yerden karşılıyorlar. Aynı
amcanın arazisini, Sütaş patronu almak isteyince, amca ile Sütaş patronu
arasında bir sıkıntı yaşanmış, böylece, amcanın kişisel olarak da Sütaş’a bir
tepkisinin bulunduğunu öğreniyoruz.
Daha önce gittiğimiz Şişecam grevi
üzerine de sohbet ettik, orada gördüklerimizi, oradaki o havayı, güzellikleri,
Yenişehir halkıyla nasıl özdeşleştiklerini belirten bir bilgi aktarımı yaptık.
Sütaş işçileri bu duruma çok şaşırmış bir vaziyetteler, zira Karacabey
halkının, genel olarak, Sütaş işçilerine, "vatan haini" gözüyle
baktığını söylüyorlar. Halkın, Sütaş'ı ve patronlarını daha çok
sahiplendiğinden bahsederek, çelişkilerle dolu bir durum yaşadıklarını dile
getiriyorlar.
Şişecam olsun, Nestle olsun
direnen, mücadele eden fabrikalardaki işçilerle, bir sınıf dayanışmasının
gerekliliği üzerine konuştuk. Greif'e desteğe gittiklerini, görüştüklerini,
Şişecam'a gitmeye karar verdiklerini, ama grev yasaklandığı için bir şey
yapamadıklarından bahsettiler.
Özellikle Nestle işçileriyle iletişimde
olduklarını, aralarında sadece 2 km uzaklık bulunduğunu, ama orada bir grevden
ziyade, iş giriş ve çıkışlarında protesto olduğu için, pek fazla destek
olamadıklarından, ama iletişim halinde olduklarından bahsettiler.
Şişecam işçilerinin, İş Bankası'na
yaptıkları, "93 kuruş ‘zam’a karşı, 93 kuruş!" eylemi üzerine
konuştuk. Kendi bankalarının Yapı Kredi olduğunu, Ankara'dan gelen arkadaşları (ki
sendikaları ile birlikte işçiler bu hafta Ankara’da eylemde, haftaya
İstanbul'da ve sonraki hafta da Bursa'da) ve sendikaları ile bu konuyu
konuştuktan sonra, Yapı Kredi'ye de bir baskı aracı olarak, Şişecam benzeri bir
eylem planı koyabileceklerini belirttiler.
Ve ayrıca, Sütaş ürünlerini
alışveriş merkezlerinde, büyük marketlerde boykot etme ve üstünü karalama gibi
şeyler önerdiler, bunların geri dönüşü olursa fabrikanın çok fazla zarar
edebileceğinden dem vurdular. Fabrikanın içindeki sağlıksız koşulları gösteren
fotoğrafların ellerinde bulunduğunu söyledikten sonra, bunun üzerine de bir
şeyler yapmayı düşündüklerinden bahsettiler. Özellikle de direnişlerini, Bursa
Merkez'e taşımayı, bilgilendirme ve destek için stant açmayı, "Sütaş
ürünlerini tüketme, boykot et!" diyerek bir protesto kampanyası yapılırsa
etkili olacağını söylediler.
Bize anlattıklarından yola
çıkarak, Sütaş direnişçilerinin, geçmişlerinde, sınıfsal mücadelenin ne
olduğunu, işçi sınıfının ne olduğunu pek bilmeyen insanlar gibi durduklarını,
ama bu direnişin onlara çok fazla şey kazandırmış olduğunu söyleyebilirim. Sınıfımızın
kendi gücünün farkına varmasını görmüş olmak benim için çok önemli.
Sütaş işçisi kazanacak!
Direnen işçiler yenilmezler!
Bursa’dan İMD’li bir işçi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder